İşte en sevdiğim bölüm....

Kitaplar kendilerine zaman harcandığı takdirde insan hayatına büyük katkı sağlayan fikir yapraklarıdır...

Okuyun onları....

Dürdâne Hanım - Ahmet Mithat Efendi - (1882)


Kitabın Adı : Dürdâne Hanım
Yazarı : Ahmet Mithat Efendi  
Tür : Roman
Hazırlayan : Hüseyin Alacatlı (müteveffa)


Basım Tarihi : 1999  -   İlk Basım 1882 - Hicri 1299
Sayfa :  240
ISBN :  975-338-237-5




Fevkâlâdenin Fevkinde


Ahmet Mithat Efendi'nin yine fevkalâde bir eseri... Kitabın tek bir olay üzerinden mücerred birçok hikaye oluşturuyor. Buna "iç içe roman" diyorlarmış. Kitabın tam içeriğini öğrenmeden sadece yüzeysel bir bilgiyle yetinip heyecanlı okumak isteyenler için şunu söyleyebiliriz... İstanbul'da geçen, muhteviyatında aşk, macera, intikam, adam kaçırma, ebe kaçırma, tebdil-i kıyafet, cinayet, hıyanet, hayret ve o zaman daha yeni icat edilmiş olan nakl-i sadâ yani telefonu bulunduran güzel bir roman...

Bu arada müteveffa Hüseyin Alacatlı'nın bu değerli eserinin bir güzel tarafı daha var. O da kitabın çoğunda eski kelimelere riayet edilmesi. Yazar bunun için kitabın sonuna bir sözlük koymuş. Bir paragrafı tam manasıyla anlayabilmek için arkadaki sözlüğe üç-dört kez bakmak gerekebiliyor. Hatta yerine göre bu sayı daha da artıyor. Bunu sıkıcı bulacaklar olabilir. Ama bana göre fevkalâde bir durum. Çünkü bu sayede bir çok Osmanlıca kelimeyi ve terimi öğrenmiş oldum. Hikayenin heyecanı dolayısıyla insan bi an önce okuyup bitirmek istiyor ama o kelimeleri de atlamadan devam edemedim.... Yazının sonunda iç sayfalardan resimler var. Romanın başlangıcındaki paragraflardan dediğimi daha net anlayabilirsiniz....

Bununla yetinmeyip daha da ayrıntı isteyenlere de şöyle anlatmaya çalışıyım...
Okumuş, bilgili, üç dil bilen, romanlara hikayelere meraklı olan Ulviye Hanım, yalı komşusunun kızı olan henüz onyedi-onsekiz yaşında bulunan Dürdâne gibi bir kızın mutlaka bir esrarı olduğunu düşünür ve "gerçek bir roman" ı seyr maksadıyla kızı izleyemeye, gözetlemeye başlar. Düşündüğü gibi Dürdâne Hanım'ın esrarı vardır. Hem de ne esrar ne gizem.
Sonrasında kızın bir aşığı olduğunu ve daha da vahimi gebe olduğunu öğrenir. Kızın aşığı da nikâha yanaşmayınca Ulviye Hanım işe el atar ve kızı bu durumdan kurtarmaya karar verir. Erkek kılığına girerek önce bir kaç yardımcı edinir. Bunlardan biri de Sohbet Ağa. Sonrasında adamlarla beraber bir ebeyi kaçırıp gizlice kızın yalısına sokup doğumu yaptırır ve çocuğu emanet olarak alır. Sonrasında kızın aşığından intikam almaya niyetlenir. Bunu Sohbet'e danışır. Sohbet kendi hikayesini anlatarak iyice araştırmadan kimseyi yargılamamak gerektiğini söyler. Bunu üzerine iyice araştırırlar. Ve neticede intikamın alınıp alınmamasının
Dürdâne'ye sorulmasına karar verirler. Dürdâne de onay verir fakat öncesinde son kez görüşmek istediğini söyler. Dediği yerine getirilir ve son kez adam yalıya getirilir. Dürdâne son konuşmasını yapar ve kimsenin beklemediği bir durumda zehir içtiğini söyler ve  o anda zehir tesirini gösterir. Ardından orada canını verir.

Bu sunumumu hiç beğenmedim. Hiç içime sinmedi. Bunu bi ara düzelticem.. Benim sunumuma bakıp da sakın eser hakkında kötü fikre sahip olmayın...

İç sayfalardan görüntüler....










































Hiç yorum yok: